
Takvimler, 1890’ların sonunu gösterirken birçok emperyalist ülke gibi İspanyollar ve Fransızlar, Fas’ı sömürgeleştirmek istemişlerdi. Bu da, iki ülke için de daha fazla güç anlamına gelmekteydi. Fransa ve İspanya’nın Fas’a göz dikmelerinin asıl önemli motivasyonları; ticaret ve iş yapma fırsatları, doğal kaynaklara sahip olma, Hristiyanlığı yayma ve beyaz adam medeniyetini yayma gibi hedeflerdi. Hal böyle olunca da, Fas’ın uzak kuzeyi İspanyol Protektorası’nın kontrolü altına girdi ve İspanya, Fas’ın yaklaşık onda biri üzerinde kontrol sahibi oldu. Fransız Protektorası ise Fas’ın yaklaşık onda dokuzu kadar bir çoğunluğunun kontrol sahibi oldu ve İspanyol Protektorası’nın güneyindeki Fas topraklarını kontrol etti.
FARNSA'NIN İLERLEYİŞİ
Fransa çoktan Cezayir’in kontrolünü eline geçirmiş, Tunus üzerinde hakimiyet sağlamış ve sıra Fas’a gelmişti. Yavaş yavaş Fas üzerine giden Fransa, gücünü iyiden iyiye hissettirmişti. Tarih 1912’ye geldiğinde, Fransa ile Fas Sultanı Abdul Hafız, Fes Antlaşması’nı imzaladılar. Böylece Fas, resmen Fransa himayesine girmiş oldu. Fransa sonraki yıllarını orada koloni kurarak geçirdi ve Birinci Dünya Savaşı sırasında, Fransa’nın sömürge ordusunda savaşmak üzere yaklaşık 40 bin Faslı asker alındı. Fransa’nın sömürgeciliğine karşı kızgınlık giderek büyümekteydi. II. Dünya Savaşı sırasında daha fazla zemin kazanan sömürgecilik karşıtlığı, birçok eski Avrupa kolonisinin bağımsızlığına kavuşmasıyla sonuçlandı. Tarihler 1944’ü gösterdiğinde, yeni kurulan İstiklal Partisi, Fas için bağımsızlık bildirgesi yayınladı. Ama esasen 1940’ların sonundan 1950’lerin başına kadar yürütülen siyasi ve şiddetsiz çabaların boşuna olduğu kanıtlanmıştı. 1952’de ise, özellikle şehir ve sanayi merkezi Kazablanka’da olmak üzere, sömürgecilik karşıtı ayaklanmalar gerçekleşti. Fas’ın bağımsızlık mücadelesi; katliamlar, bombalamalar ve ayaklanmalarla giderek daha şiddetli hale geldi. Ancak Fransız yetkililer; Fas’ın İstiklal ve Komünist partilerini yasadışı ilan etti ve Sultan V. Muhammed’i Madagaskar’a sürdü.
Fransa’nın ayaklanmayı şiddetli şekilde bastırma girişimleri, direnişi daha da canlandırdı. Bunun sonucunda Fransa geri adım atarak, V. Muhammed’in Fas’a dönmesine izin verdi. Padişah da takvim 18 Kasım 1955’i gösterdiğinde bağımsızlığını ilan etti. Fas’taki Fransız himayesinin resmen duyurulduğu ve tam bağımsızlık için yapılan müzakere, 2 Mart 1956’da Paris’te imzalanan Fransız-Fas Anlaşması ile sonuçlandı. Aynı yılın 7 Nisan’ında Fransa, Fas’taki himayesinden resmen vazgeçti. İspanyol himayesinin kaldırılması ve Fas’ın bağımsızlığının İspanya tarafından tanınması da ayrı ayrı müzakere edildi. Fas, bağımsızlığına kavuştuktan sonra, Fransız etkisinden uzaklaşmak için çeşitli iç politikalar uyguladı, diplomatik ve ekonomik olarak ortak olduğu ülkelerle iyi ilişkiler kurdu ve Fransa ile ilişkilerini ise giderek iyileştirdi. Günümüze kadar karmaşık ilişkileri olan iki ülke, çoğunlukla olumlu ilişkiler üzerine eğilse de bazı dönemler aralarının gerildiği de oldu. Ancak iyiye gitmesi için iki ülkenin de çabaladığı görülmüştü. Taa ki…
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron önderliğinde alınan kararla, Fransa hükümeti vize kısıtlamaları getirdi. Fransa İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü’nün verilerine göre; Fransa’da Fas kökenli 780 binden fazla insan yaşamakta. Alınan vize kısıtlaması kararı ise, Fransa’daki Faslılar’ın, Fas’taki akrabalarını ziyaret etmesini zorlaştırdı.
Tam da bu tartışmalı ortamın içerisinde tüm dünyanın yakından takip ettiği 2022 FIFA Dünya Kupası’nın yarı final aşamasında Fransa ve Fas milli takımları karşı karşıya geldi. Tarihi geçmişleri ve günümüzdeki siyasi konuları ile sürekli temas halinde olan bu iki ülkenin final öncesi son aşama da karşı karşıya gelmeleri büyük heyecan uyandırdı. Fransa milli takımı son şampiyon olarak geldiği bu turnuvada büyük sürprizlere imza atan Fas karşısındaydı. Ve bu iki ülkenin milli takımları şimdi de Dünya Kupası gibi büyük bir organizasyonda finale çıkabilmek için mücadele edeceklerdi…
2022 Dünya Kupası’nda Fas adeta adını tarihe yazdırdı. Teknik direktör Hoalid Regragui önderliğinde harika bir savunma takımı olan Fas; kalede Bouno’nun, savunmada Saiss ve Hakimi’nin, orta sahada Amrabat ve Ounahi’nin harika performanslarıyla, turnuvanın en çarpıcı performansına imza attılar. Katar’da yapılan turnuvada Fas Milli Takımı, yarı finale çıkan ilk Afrika takımı olma başarısı gösterdi. Yarı Finale kadar kalesinde yalnızca bir gol gören Fas; Belçika, Hırvatistan ve Kanada’nın bulunduğu gruptan lider çıktı. Son 16 turunda, deniz aşırı komşusu olan ve tarihte sömürge mücadelesi verdiği İspanya’yı yenerek çeyrek finale çıktı. Bu kez rakip yine aynı bölgeden ve coğrafi olarak yakın olduğu Portekiz’di. Ronaldo’lu Portekiz’i de elemeyi başaran Fas, tarihe adını altın harflerle yazdırarak yarı finale ulaştı. Bu kez rakip tarihsel olarak bolca mücadele verdiği Fransa oldu. Vize kısıtlamalarını getiren ve iki ülke arasını bir kez daha geren Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un yarı finalde tribünlerde olması bekleniyordu ve öyle de oldu. Her iki ülkenin de ikili ilişkilerinin önemini kabul ettiği açık bir gerçek. Macron’un Ocak 2023’te Rabat’ı ziyaret etmesi planlanıyor. Ama bu buluşmadan önce, iki ülkenin futbol takımları tarihi bir Dünya Kupası yarı finalinde karşı karşıya geldi. Maçın sonucuna bağlı olarak Fransa banliyölerinde yaşanacak olaylar merakla bekleniyordu.
Tarih herhangi bir rehberse, her iki taraf için de kolay bir oyun olmayacağı açıktı. Kıran kırana geçen mücadelede Fransa, Fas’ı 2-0 mağlup ederek adını finale yazdırdı ve Fas’ın görkemli ilerleyişini durdurdu. Kaderin bir cilvesi olarak gösterilen Fas’ın yürüyüşü ve rekabetlerin tarihsel doluluğu, akıllara yaşanan olayları getirdi. Maçtan sonra da Emmanuel Macron, Fas soyunma odasına giderek, başta Sofyan Amrabat olmak üzere Faslı oyuncuları tebrik etti ve barışçıl geçen maçın ardından, Fransa final, Fas üçüncülük yolcuğuna hazırdı. Üçüncülük müsabakasında Hırvatistan ile karşılaşan Fas, maçtan 2-1 mağlup ayrılarak dünya dördüncüsü oldu. Fas, bu başarıyı bir madalya ile taçlandıramamış olsa da çoktan tarihe geçmişti. Fransa ise finalde Arjantin karşısındaydı. Pek çok görüşe göre Dünya Kupası tarihinin, hatta futbol tarihinin en iyi maçı olarak değerlendirilen karşılaşmada Arjantin, penaltılar sonucunda Fransa’yı mağlup ederek kupaya uzandı. Ve dünya kupası, belki de en çok hakkettiği kişinin, Lionel Messi’nin ellerinde havaya yükseldi.
